Aşırı Korumacılık ya da Cam Fanus Etkisi

“Ama ben başında durmazsam çocuğum hiçbir şey yapmıyor.” sözü tanıdık geldi mi? Doğrusu şu ki, bu cümleyi son zamanlarda çok sık duyuyoruz.

Peki… çocuklara kendileri yapmayı denemeleri için bile bir şans veriyor muyuz? “Helikopter anne babalar”  olarak adlandırılan, herkese tanıdık gelen bu anne babalar sürekli çocuklarının etrafında dolanarak denetliyor, gözlüyor, çocuklarının  her uyaran hatta her hareketi ile ilgilenir hale geliyor.

Böyle davranarak biz anne babalar, sonunda çocuklarının olgunlaşmasına, kendine yeten yetişkinler olmasına izin vermeyen ebeveynler durumuna düşebiliyoruz. Onların kişisel alanında onlarla birlikte yaşayarak ve sonunda etraflarında bir cam fanus oluşturarak onları bir çok fırsattan mahrum bırakıyoruz.

Uzmanlara göre, günümüz çocukları önceki nesillere göre çok daha az özgürlüğe sahip…

Bunun örneğini çok iyi yürüyebildiği halde çocuklarını kucaklarında taşıyan anne babalarda görebiliriz. Bu anne babalar, çocuklarının yürümelerine izin vermek yerine onları taşımayı tercih ederler, çünkü “böylesi daha rahat!”

6-8 yaş arası(belki daha erken yaşlarda) çocukların istekleri yerine getirilmediği için öfke nöbetlerine girdikleri görülmüştür. Bu çocuklar hayal kırıklığı ve herhangi bir olumsuzlukla başa çıkamazlar.

Aşırı korumacı cam fanus kırılınca er ya da geç bu gerçekleşir. Çocuk 12’sinde de olabilir 20’sinde de… Fakat sonunda dünyaya adım atınca, koruyucu cam fanusun kırılacağı an gelecektir. Fakat bu deneyimi bir hayret ve bir keşif hissi ile karşılamak yerine, bu çocuklarda korkunç bir “dış dünya” korkusu olur, çünkü onları çevreleyen inşa edilmiş dünyada her şey daima korumalı olmuştur.

Bu, güvensizlik ve kaygı duygularına yol açar, çünkü çocuk herkesin onu seyrettiği hissine kapılır. Bu çocukların zorbalıkla karşılaşmaları oldukça muhtemeldir ya da bu tür tehditlere karşı koymak yerine korumasız oldukları sonucuna varırlar.

Uzmanlar, aşırı korunan çocukların alerji geliştirmeye daha yatkın olduklarını ortaya koymuştur. Bunun sebebi çocuğun duyguları ya da stres seviyesi olabilir, zira çocuğun bağışıklık sistemi zayıflamıştır, bu da onun hastalıklardan sık sık etkilenmesine yol açar. Böylece bu hastalıklar anne babanın sürekli “aşırı korumacılığını” haklı çıkaran daha da büyük bir gerekçe haline gelir, bu da hiç bitmeyen bir kısır döngüye dönüşür. Elbette bu durum, bu çocukların sonsuza dek olgunlaşmamaya ve dolayısıyla mutsuzluğa mahkum oldukları anlamına gelmez.

Eğer çocuk güçlü bir öz saygıya sahipse ve nasıl karşılık vereceğini bilirse, zaman içinde zincirlerini kıracak, gelişmeye ve hayatı kendisi keşfetmeye devam edecektir.

Profesörleri, biz psikologların ve eğitimcilerin sık sık çocukları olgunluğun kapısından “itmek” gerektiğini söylediklerini duyarız. Fakat bunun gerçekleşmesini önlemek için anne babaların kapının diğer tarafında durdukları da olur.

Korkmamıza gerek yok! Çocuklar oldukça dayanıklıdırlar ve biz onları aşırı korumacı aşırı sınırlarla çevirmeden rehberlik edebilirsek, kendi kendilerine öğrenme fırsatlarıyla büyüyüp gideceklerdir.

Bu konuda belki de Japonları örnek almalı onların kırılan onarma adını verdikleri o muazzam sanatı öğrenmeliyiz.

🎋Japonlar Kırılanı onarmayı sanat haline getirmiş…Kırık parçaları altınla birleştirerek yapıştırmış…Adına da Kintsugi demişler.

✨ Kintsugi kırıklıkların ve yaşanmışlıkların değerini anlatan bir felsefeden yola çıkıyor.

 

🍃Kırılan parçalar pudra altın, bronz, gümüş karıştırılmış reçine kullanılarak birleştiriliyor.

🏯Japon felsefesi eksik, kırık, parçalanmış olanı hayattan tamamen çıkarmak yerine, nasıl hayata kazandırabilirim düşüncesi ağır basıyor.

✨ Kintsugi sanatının en önemli özelliği kırılanı gizlememesi.

 

🍃Tekrar bütün haline gelmiş ve estetik değeri yüksek bir nesne olarak yeniden ortaya koyması.

 

Günümüzde bilginin çok kolay ulaşılabilir olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Hayatı gerçekten yaşamak ise, bu konforlu alandan çıkmak anlamına geliyor; cam fanuslarımızı kırma cesaretini göstermeli yeni deneyimlerimize ‘kırılmak’ pahasına sahip çıkmalıyız.

Sevgiyle ve sağlıcakla kalın.

Uzman Psik.  Dan. Mevliye Yavuz