Hikayelere İman?
Bazı mecraların sık kullandığı, hatta kitaplarında yer verip, olumsuz inançlarımızı bilerek ya da bilmeyerek besledikleri bazı hikayeler var.
Mesela; “Kendini yenilemeye karar veren Kartal, sarp yamaçlarda kendine bir kovuk bulur. Artık bir işe yaramayan gagasını günlerce kayalara vurarak parçalanıp düşmesini sağlar. Yani oluşan gagasının sertleşmesini bekler. Daha sonra bu güçlü gagayla acılar içinde yaşlanmış pençelerini söker. Eskimiş tüylerini tek tek yolar. Yüzelli gün, yemeden içmeden acılar içinde gerçekleştirdiği bu işlemlerden sonra, yeniden doğmuş gibi gençleşerek uçar yeni yaşamına ve bir otuz yıl daha yaşar” Diye biten bir hikaye var onu hiç duydunuz mu?
Ben bazı hikayelerin Polyanna’ya, Kırmızı Başlıklı Kız´a ya da Uyuyan Güzel´in hikayesine benzediğine, günümüzde bu hikayeleri değerlendirirken mutlaka revize edilip, üzerine düşünülmesi gerektiğine inanıyorum.
≠Mesela…Kartallar hiçbir şekilde gagalarını ve pençelerini “sökemezler”. Bu, sizin yenilemek amacıyla kollarınızı ve bacaklarınızı “sökmeniz” gibidir. Kimi zaman çok travmatik yaralanmalar sonucu kartalların kısmen ya da tamamen pençesi, gagası ve tüyleri parçalanabilir; ancak bunun “yeniden doğum” ile bir ilgisi yoktur ve tıbbi bir müdahale yapılmadığı müddetçe kendisini yenileyemez.
Yine psikoterapilerde kazandırılmak istenen, kişinin bir önceki davranıştan kurtulması değil, o davranışı onararak revize etmesidir. Genellikle; “davranıştan kurtul, kendine hükümet!” mottoları, aşırı doz kişisel gelişim “şey”leridir.
≠Kartallar pençeleri ve gagaları ile doğarlar ve bu iki yapı da, hem “yırtıcı kuşlar” olarak bilinen grubun karakteristik özelliklerinden ikisidir.
İkisi de, insan tırnağını da oluşturan keratin yapılıdır. Kartal yaşlandıkça, tıpkı uzayan bir tırnak gibi kartalın da gagası ve pençeleri uzar. Kartallar, avlanmaları sırasında veya davranışsal olarak kendilerini temizlerken bu gaga ve pençelerini sert yüzeylere sürter ve traşlarlar. Ancak bir gaganın veya pençenin toptan sökülmesi, daha önce de belirttiğimiz gibi, ölüm demektir.
İnsan da eğer Kartal mizaçlıysa keskin uçlarını törpüleyerek, ilişkilerini “iyileştirerek“ uzun yıllar sürdürebilir.
≠Kartallar, diğer tüm kuşlar gibi, “tüy dökümü” denen bir süreçle tüylerini kaybederler. Ancak bu, bir insanın saçlarının dökülmesi gibidir: tüm tüyler bir anda dökülmezler, zamanla, artık eski kalitesinde olmayan tüyler dökülür ve yerlerine yenileri çıkar. Döngü bu şekilde, ömür boyunca sürer. Zaten tüylerini tamamen kaybeden bir kartal hayatta kalamaz.
Tüy dökümü, genellikle simetrik bir şekilde olur, özellikle de hassas tüylerde. Örneğin, sol kanadın üzerindeki kritik tüylerden biri dökülüyorsa, sağ taraftaki aynı tüyün dökülmesi sağlanır. Bu sayede, aerodinamik yapı, dolayısıyla kartalın uçuşu bu zorunlu süreçten olabildiğince az etkilenmiş olur.
Benim de bilgi ve deneyimlerine sık başvurduğum, bazı uzmanlara göre insan da travmaları dinamik yapısını bozmadan çalışmalı, dönüşüm dışsal yönergelerle değil, içsel motivasyonlarla başlamalı…
≠İddia edilenin aksine, bir kartalın ömrü 70 yıl değil, ortalama olarak 30 yıl…Tüm diğer canlılar, kartalların da “ömürlerini uzatma” ya da “yeniden doğma” gibi bir tercihleri bulunmamakta.Çünkü canlılar “tercihen” ömürlerini uzatamazlar.Ancak daha anlamlı hale getirebilirler.
Bu hikaye de doğruluğuna `iman´ ettiğimiz yaşam kriterlerimizin bazen yanlış çıkabileceğine dair bir mesel olarak burda dursun. Ne dersiniz?😉
.
.
.